ÇeviriGenelVeri Gazeteciliği

Çeviri | Gazetecilikte İş Birliği

Bu kısa makale,veriye dayalı gazetecilik yapan Journalism++’ın kurucusu Nicolas Kayser-Bril’in yazdığı “Collaboration In Journalism” adlı yazının çevirisidir.Reuters Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsü tarafından Aralık 2016’da düzenlenen yuvarlak masa toplantısı için yazılmıştır.

Çeviri: Sadettin Demirel – Veri Muhabiri  *Khas Yeni Medya Yüksek Lisans / Veri Gazeteciliği Dersi


Panama Belgeleri 2016’da dünya çapında yankı yarattı. Gazetecilik için akademi ödüllerine sahip olsaydık, Titanic ve La La Land’in bir araya getirilmiş hali olurdu. Projenin kırdığı bir çok rekorun ötesinde, gözlemciler uğraşın iş birliğine dayalı doğasından etkilendi. Yüzlerce gazeteci çığır açıcı bir iş ortaya koymak için vergi kaçakçılığı üzerine aylarca birlikte çalıştı. Sadece Panama Belgeleri değil, kar amacı gütmeyen Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi’nin Rus Laundramatı çalışması da 60 gazeteciyi bir araya getirdi. 2014 ve 2015 yılında Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatını kaybeden göçmenleri konu alan Göçmen Dosyaları araştırma gazetecilik projesinde 20 gazeteciyi koordine etme şansı buldum.

Bu tür iş birlikler başarılıydı. Haliyle başarılı projeler üretmek için gazeteciler daha fazla iş birliği yapmalı düşüncesi ortaya çıkıyor. Bu syllogism (akıl yürütme) cazip gelse de doğru olduğundan şüpheliyim. Çünkü iş birliğine dayalı bir çok başarısız proje de yönettim. Beyaz Rusya Ağları, önemli bir partnerin katılım eksikliği nedeniyle başarısız oldu. Türk Kuklaları projesi başarısız oldu, çünkü yayın ortakları hikayenin neden önemli olduğunu anlayamadı. Parçası olduğum iki veya üç iş birliği projesi de ilk hedefine ulaşamadan başarısız oldu.

Bu metin gazetecilikte iş birliğini olduğu gibi düşünmemiz gerektiğini tartışıyor: Diğer araçların yanı sıra yalnızca uygun olduğunda kullanılabilecek bir araç.

Gazetecilikte iş birliği yeni bir şey

Media kuruluşlarının güç birliği yapması yeni bir şey değil. 19. yüzyılın başlarında Amerika’daki gazeteler bir atlı posta servisi oluşturmak için kaynaklarını birleştirdi. 1850’lerden itibaren bir telgraf hizmeti paylaşarak iş birliklerini kurumsallaştırdılar. Avrupa’dan gelen gemilerin ilk durağı olan Halfax, Kanada’dan postaları doğrudan getirecek olan, o zamanlar yeni ve pahalı bir teknoloji oln, buharlı bir gemi satın almak için ortak bir girişim kurdular. Bu yeni haberlerin içeriği daha sonra, Boston’dan New York’a, gazetelerde yayınlayacağı yere telgraflandı. Associated Press böyle ortaya çıktı.

Bu iş birliğinin Boston ve New York arasındaki diğer telgraf hatlarını kullanım dışı bırakmak için kurulan bir kartel olduğuna dair teoriler olsa da söylemek istediğim bu değil. Demek istediğim, bu ortak çabanın, bir takım ekipmanları paylaşma zorunluluğunu ortaya çıkarması, tıpkı bazı medya şirketlerinin rakiplerinin baskı tesislerini kullandıkları gibi.

19 ve 20. Yüzyılda açıkça  iş birliği yapılan gazetecilik projelerine rastlamadım. Bildiğimiz kadarıyla araştırmacı gazeteciliğe öncülük eden Birleşik Devletler’de tek başına veya çiftler halinde çalışan Muckraker’lardı. 1973’te Bob Woodward ve Carl Bernstein, Watergate şöhreti nedeniyle, Deep Throat adı verilen muhbirin materyalini diğer haber merkezleriyle paylaşmak için acele etmediler. Avrupa’nın ilk veri güdümlü araştırmacısı  E.D. Morel, 20. yüzyılın ilk yıllarında Kongo’da köleliği belgelerken diğerleriyle iş birliği içinde çalıştı. Misyonerler tarafından çekilen fotoğrafları, veriye dayalı analizlerini tamamlamak için kullandı. Fakat bu asla ortak bir çaba değil – sadece eylemciler arasında bir ittifaktı.

Gazetecilikte iş birliği 2000’lerin sonlarında başlayan yeni bir şey. 2010 yılında Nato Kuvvetlerinin savaş suçlarının belgelendiği  Afgan Savaş Günlükleri projesinde New York Times, Guardian ve Der Spiegel’i bir araya getiren Wikileaks bu yöntemin öncüsü oldu. O zamandan beri, yöntem yayılmış ve büyük bir uluslararası hikaye ortaya çıktığında artık normal kabul ediliyor.

İş birliği içinde çalışmak için iyi nedenler vardı. Afganistan Savaş Günlükleri veya Panama Belgeleri söz konusu olduğunda, bir koordinasyon kuruluşu, haber merkezlerine özel malzeme önerdi. Koordinatör kuruluş, haber odalarının sahip olmadığı ve bir araya getiremediği teknik beceriler sundu. Sonunda, projeyi tüm ortakların birlikte yayınlamasını sağladı ve böylece ortak yayının kendisi bir haber haline geldi.

Bu cesur ve kusursuz bir süreçtir ama yenilikçi değildir. Aksine, birkaç on yıl önce iş dünyasına nüfuz eden yapılar üzerine ağları savunan bir ideolojinin gazeteciliğine uyarlanmıştır.

İş birliği hakim ideolojinin bir ürünü

20.yy ideal kariyeri kırk yıl bir şirkete sadık kalmak, düzenli olarak hiyerarşik basamakları tırmanmaktı. 1980’lerden beri bu ideal dramatik bir şekilde değişti. Başarılı kabul edilmek, günümüzde ihtiyaçlarına göre bir ağ konfigürasyonundan diğerine atlayarak belirli bir proje için etkinleştirebilecek geniş bir iletişim ağı oluşturmak anlamına geliyor.

Bir işletmeyi çalıştırmanın en iyi yolu bireylerin becerilerini en çok ihtiyaç duyulan yerlerde uygulayabilecekleri bir sistemin varlığıdır. İhtiyaç olan tüm olası becerilere sahip bir organizasyon oluşturmak yerine, spesifik bir ihtiyaç için belirli bir beceriye sahip belirli bir kişiyi bulmak daha verimlidir. Örgütlere karşıt olarak bireylere verilen önem 1980’lerde hegemonya haline gelen ve o zamandan beri devam eden neo-liberalizmin temel ilkelerinden biridir.

Gazeteciliğin muhafazakar niteliği, bu “yeni ruhun” haber merkezlerine yalnızca yavaşça girmesini sağladı, ancak yavaş da olsa haber merkezlerine giriş yaptı. Özel bağışçılar, finanse ettikleri gazetecilik projelerinin iş birliğine dayalı olmasını talep ettiler. Örneğin, JournalismFund.eu, yalnızca sınır ötesi ekiplere hibe sunuyor. Aynı şey, aynı kuruluş tarafından işletilen başka bir hibe programı olan Connecting Continents için de geçerli. Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından finanse edilen bir program olan JournalismGrants, işbirliğinde daha az ısrarlı ancak “ekiplerin” başvurması gerektiğini belirtiyor. Volkswagen Stiftung geçenlerde gazetecilerin bilim insanlarıyla bir ekip oluşturmasını istedi.

Haber merkezlerinin dışında faaliyet gösteren bağışçılar tarafından finanse edilen kuruluşlar, yayıncı değil, ağlar veya konsorsiyum oldukları konusunda da ısrarcı davranıyor. Organize Suç ve Yolsuzlukla Mücadele Raporlama Projesi ve Araştırmacı Gazeteciler Uluslararası Konsorsiyumu en gözle görülür ve başarılı olanları, ancak daha küçük ölçekte ya da bölgesel seviyede çalışmalar yapanlar da var (Araştırmacı Gazetecilik için Arap Muhabirleri, Balkan Araştırmacı Raporlama Ağı). Kamu bağışçıları, iş birliğini fonlamak için bir ön şart olarak görüyor. Avrupa Komisyonu geçtiğimiz günlerde verdikleri fonlarda başvuran konsorsiyumların en az 4 üyeden oluşmasını talep etmiş, üye sayısı ne kadar fazla olursa o kadar iyi olduğunu belirtmiştir.

Demek istediğim, iş birliğinin kötü – veya iyi olduğunu söylemek değil. Fakat ideolojik bir boşluk içinde de ortaya çıkmadı. İş birliği, örgütlenmenin yeni bir yolunu bulan gazetecilerin ihtiyaçlarından ortaya çıkmış olabilir, ama mesleğin iş dünyasındaki bir eğilimi takip etmesi de söz konusudur

İş birliği konusunda daha akıllı olma zamanı

İş birliği, bir grup kişiyle yeni bir organizasyon yaratmadan kesin bir hedefe ulaşma eylemidir. Her şey “kesin hedef” te yatar. İş birliğinin amacı belirsiz ve değişkense, takımı bir arada tutan harç tutmaz.

Açıkça belirtmek gerekirse, iş birliğine dayalı araştırmayı destekleyen belgeler ne kadar ilginç olursa, iş birliğinin başarısı o kadar yüksek olur. Aksine, iş birliği, mevcut gizli malzemeye değil baştan itibaren bir hikaye oluşturmaya dayanıyorsa, ilk hedef gözle görülmedikçe iş birliği başarısız olur.

Soruşturma konusu net değilse bu durum ortaya çıkabilir. Örneğin, Kale Avrupa (Fortress Europe) ‘nın maliyetlerini Göçmen Dosyaları Konsorsiyumu ile araştırmamızda, kadınların ve erkeklerin Avrupa’da sığınma talebinde bulunmalarını önleyen politikalardan kimlerin yararlandığını araştırmaya karar verdik (insanların geçmesini engelleyen duvarlar, çitler, elektronik aygıtlar). “Kale Avrupa’dan Para Kazanmak” anlatılması son derece karmaşık ve araştırması daha da zor bir konuydu. Herkesin misyonu mükemmel bir şekilde tanımlanmazsa, ortak çalışma zorlu hale gelir.

Genellikle başlangıçtaki plan değiştirildiğinde iş birliğine dayalı projeler zayıf düşer. Diyelim ki bilgi edinme istekleriyle elde edeceğimiz veriler üzerine bir iş birliği projesi kurduk. Eğer veriler elde edilemezse proje başarısız oluyor veya yenilenmek zorunda kalıyor. Ayrıca bir medya ortağının eş güdüm ortağı tarafından hazırlanan belgeleri yanlış yorumlaması durumunda da, projeler rayından çıkabilir. Daha seyrek durumlarda ise, partner kuruluşlar anlaşmaya varılan görevlerin bir kısmını yerine getirmekte başarısız olabilirler.

İş birliğine dayalı projelerin maliyeti vardır. Bir konsorsiyumu yürütmek iyi proje yönetimi becerileri ve muazzam miktarda enerji gerektirir. Proje ne kadar büyükse hedefi de o kadar net değildir. Bazen, bu ilave maliyetler bir iş birliğinden elde edilecek yarardan daha fazla ağır basar ve proje, tek bir kişi veya tek bir kuruluş tarafından daha iyi yapılabilir.

İş birliğinin kendisi gazetecilik projesini daha iyi hale getirmez. Bazen, ilk plandaki değişikliklerle başa çıkma becerisini azaltarak projenin sürekliliğini ciddi bir şekilde engelleyebilir. Fon sağlayanlar, projenin yenilikçi olmasını istiyorlarsa, başvuru sahiplerinin iş birliği yapmalarını istemekten vazgeçmeleri gerekir. Yenilik, tanımı gereği, yeni ve test edilmemiş süreçlerden faydalanmak demektir. Bu, başarısızlık riskinin yüksek olduğunu, bununla birlikte çalışma masraflarının muazzam bir biçimde artacağına işaret eder. Her iki ölçütü birleştirdikleri sürece, bağış yapanlar sadece başarısızlığını güvence altına alıyorlar.

Bunun yerine başarılı projeler, hızla çoğaltılması ve tercüme edilmesi sağlanmalıdır. Bunu yapmak için bağışçıların başarısız olmaya mahkum projelere (hem iş birliği hem de yenilik gerektiren projeler) daha az, gazetecilerin olası yayın sonrası ortaklar bulmasına yardımcı olmak için daha fazla para harcamaları gerekir.

Kısacası, bu, konferanslara ve diğer buluşmalara ve daha da önemlisi, çeşitli insanların katılmalarını sağlamaya yönelik daha fazla para harcamak demektir. Çeşitlilik, elbette ki azınlıkların yanı sıra haber merkezinden ayrılacak zamanı bulamayan, çalışan gazetecileri davet etmek anlamına geliyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*