Veri Gazeteciliğinde Dört İlke: Hipotez, Eğilimler ve Karşıtlıklar, Belirsizlikler, Görünmez Bağlantılar
Tiran
Onur Hüseyin Teksan
Tiran’daki veri gazeteciliği eğitimi için yaptığım başvuruya kabul geldi ve ben de Arnavutluk’un yolunu tuttum. Hayatımda ilk defa bir Balkan ülkesine gidecektim ve elimde insanların kulaktan dolma bilgilerinden başka bir şeye sahip değildim.
Gitmeden önce tabii ki de ülkeyle alakalı araştırmamı yapmıştım ancak ‘anlatılmaz yaşanır’ deyimini de unutmamak gerek.
Bir veri gazetecisi adayı olarak ufak da olsa bilgi edindim ama içten içe heyecanlıydım çünkü orası Balkanlar(!), benzersiz bambaşka bir bölge, üstelik ortak geçmişe de sahibiz.
Bekleme salonunda uçağın kapı açılış saatini beklerken birçok insanın sohbetine kulak kabarttım(neredeyse hepsi İngilizce konuşuyordu). Arnavutluk’a gitmelerinin sebebi çoğunlukla akraba ziyaretleri…
Uçağa bindim, artık yolculuğum başlamıştı. Yanımda bir beyefendi oturuyordu. Yorgun ve sıkılmışa benziyordu ki bana ‘Italian?’ diye soru yöneltti.
Türkiye’den olduğumu söyledikten sonra o yorgun adamdan eser kalmadı ve sohbet etmeye başladık.
Adı Bayram iki çocuğu var, ikisi de Amerika’da yüksek lisansını tamamlamış. New York’da inşaatta işçi olarak çalışıyor, Arnavutluk’un Korça şehrine ailesini ziyarete gelmiş.
Bayram bey benim için değerli bir insan çünkü Arnavutluk halkının bir kısmını temsil ediyordu: Enver Hoca rejiminden kaçan…
Kısa bir uçak yolculuğunun ardından Tiran’a ulaştım. Bir gün sonra eğitimim başlayacaktı ve o bir gün içerisinde şehri ve insanlarını gözlemlemek istedim. Şehrin yapısı çarpık kentleşmiş bir Anadolu şehrine benziyor.
Genel bir mimari üzerine kurulmamış, komünist dönem ve modern dönem bir arada…
BunkArt müzesi ilk durağım oldu. Burası komünist dönemden kalma İçişleri Bakanlığı’nın yeraltı karargahı.
Yapılış amacı olası nükleer saldırıya karşı sığınma aynı zamanda politik suçluların yargılandığı ve infaz edildiği yer.
Müzeye genel bir çerçeveden bakacak olursak Arnavutluk’un depresif tarihini gözler önüne seriyor. Tiran’daki ilk günümü böylece tamamlamış oldum.
Gelelim esas konumuza: Veri gazeteciliği!
Eğitim Tiran Üniversitesi’nin Tarih ve Filoloji Fakültesi binasında gerçekleşti.
Benim gibi veri gazetecisi adayları ‘U’ şeklindeki masadaki yerlerini aldı. Küçük bir Balkan toplantısı gibiydi Sırbistan, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Türkiye… Bilgisayarlar açıldı ve veri nedir sorusuyla eğitimimiz başladı.
Eva Constantaras’ın hazırladığı dokümanlardan okumaları gerçekleştirdik. Veri gazeteciliği örnekleri üzerinden veriyi haberleştirme nasıl yapılır onları öğrendik.
Dört ana kategoride toplanıyor:
1-Hipotez
2-Eğilimler ve Karşıtlıklar
3.Belirsiz Başlangıçlar
4.Görünmez Bağlantılar
Bugünün ana teması bu 4 ilkenin etrafında şekillendi. Sınıf içerisinde ortak çalışmalar yapıp bu 4 türe örnekler ürettik. Farklı ülkelerin, farklı coğrafyaların, farklı sorunların veriye dökülmüş hallerini inceledik.
Bunun yanında veri tabanlı haber oluştururken iş koluna göre araştırma yapmanın önemi ve önceliği hakkında bilgilendirildik.
Yönetim ve güvenlik, ekonomi ve bütçeler, eğitim, sağlık, insan hakları ve eşitlik, çevre ve tarım başlıca önde gelenler…
İlk olmasına rağmen uzun ve yorucu bir eğitimdi ancak kendimi otele attığımda ki tatmin anlatılmaz yaşanır cinstendi.